Kemik sıvısı, ya da tıbbi ismiyle eklem sıvısı, kemikler arasındaki eklemlerde bulunan önemli bir özelliktir. Bu özellik sayesinde kollarımızı ve bacaklarımızı rahatlıkla ve acı çekmeden hareket ettirebiliriz. Kollarımızda ve bacaklarımızda birçok kez sürtünme meydana gelir. Normal şartlarda bu sürtünme sonucu kemiklerde aşınmalar ve yıpranmalar oluşması beklenir. Ancak eklem sıvısı sayesinde bu aşınma ve yıpranmalardan kaynaklanan acı oluşmaz.

Eklem sıvısı, eklemler arasındaki sürtünmeyi engeller ve eklem yüzeylerindeki aşınmayı ve tahribatı önler. Kemikler, bedenin farklı bölgelerine göre çeşitli özelliklere sahiptirler. Hareketli bölgelerde bulunan kemikler, hareketsiz bölgelerdeki kemiklere göre daha fazla desteğe ihtiyaç duyarlar. Omurgamızı oluşturan omurlar, bacaklarımızdaki, kollarımızdaki, el ve ayaklarımızdaki eklemler her hareketimizde birbirleri üzerinde dönerler. Bu nedenle, birçok kez hareket eden bu eklemler destek sistemlerine ihtiyaç duyarlar.

Bazı kişiler, parmaklarını gererek çıtlama sesi çıkartırlar. Birçok insan bu sesin kemiklerden geldiğini düşünür. En çok çıtlatılan yerler sürtünmeli eklem yerleridir. Bu tip eklem bölgelerinde, yani parmaklarımızda iki kemiğin birleştiği yerde bir bağlantı kapsülü bulunur. Bu kapsülün içinde, kemiklerin hareketi sırasında buraları yağlayan eklem sıvısı yer alır. Bu sıvının içinde çözülmüş halde oksijen, nitrojen ve karbondioksit gazları bulunur.

Eklem sıvısı, eklemin büyüklüğüne göre 0,5-3,5 ml arasında değişir. Durusu sarı renkte ve kıvamı yağ gibidir. Katı bulunan kıkırdak ve kemik yapıların birbiri üzerinden sürtünmeden kaymasını sağlar. Aynı ses yapan menteşelere yağ sürdüğümüzde sessiz oldukları gibi, bu sıvı sayesinde eklemlerdeki iki kemik birbiri üzerinde rahat ve hasarsız kayar. Eklem sıvısı, uygun kıvamda yerleştirilmiştir. Eklem sıvısının yerine daha az kaygan bir sıvı konulsaydı, kıkırdaklar çok çabuk aşınacak ve eklemler kısa sürede kireçlenecekti.

Boşluk sıvılarının çoğunun kan serumu ile alışverişi vardır. Bazı hastalıklarda bu durum tersine döner ve sıvı yapımı ile emilimi arasında dengesizlik oluşur. Bu durum sıvı birikimine neden olabilir. Örneğin, dizde hidroartroz, kulakta menier, kalpte kalp tamponadı, akciğerde plörezi, gözde glokom ve beyinde kafa içi basınç artışı gibi durumlar ortaya çıkabilir.

Boşluk sıvılarının tümü protein içerir. Protein, osmotik basıncı sağlamakla birlikte boşluktaki maddelerin taşınmasında da görev alır. Ayrıca, pH değerleri 6,8-7,6 arasında değişir. Bu sıvılar, organların ideal işlevlerini yerine getirebilmeleri ve korunmaları için belirli biyokimyasal özelliklere sahiptir. Farklı makinelerde kullanılan yağ türleri gibi, vücudumuzda da her bölgeye uygun sıvılar yerleştirilmiştir. Yaratıcımız, her organ için ideal sıvı miktarını, rengini, kıvamını ve bileşenlerini mükemmel bir şekilde ayarlamıştır. Bize düşen ise sadece düşünmek ve şükretmektir.